Fethi Cönk
Anasayfa Yukarı

Türkiye’nin Müzik Sorunları Kapsamında Olan Temel Görüşteki Yanlışlık ve Kavram Kargaşasının Getirdiği Sonuçlar

Fethi Cönk  

Atatürk, “Muâsır medeniyet seviyesine yükselmek” cümlesinde, kendimizden hareketle ilerlemeyi vurgulamaktadır. Bilimde, sanatta ve teknikte kendimize yabancı olduğumuz sürece, Atatürk‘ün yolunda gitmiyoruz demektir.

‘Müziğin memleketi yoktur’ sloganı bizim için zararlı olmuştur. Memleketin dili oluyor da müziği niçin olmasın?.. Türkçe varsa Türk müziği de vardır. İnsanlar kendi toprağının bitkisi gibidir. O bölgede yeşerir, oranın ikliminde hayat bulur... Bizler annelerimizin ninnileriyle büyümüşsek; duyu merkezimiz tarihimizden ve hayat tarzımızdan kaynaklanan ulusal motif ve temalarımızla yoğrulup gelişmişse... bir başkasına benzemek için bunları inkâr etmek, yok saymak neden?..

Müzik, ulusal hayatı tanımanın en büyük etkenidir. Aynı ezgiler etrafında halkalanmak, ulusal birliği sağlar. Bir kahramanlık türküsünde; tarih, edebiyat ve müzik biraraya gelerek ulusal hayatın tüm unsurlarını birleştirmiş olur.

Bizde Batılılaşma ile çağdaşlaşma da birbirine karıştırılmıştır. Bunlar eşanlamlı değildir. Bunu müzik açısından ele alırsak, neyi ekip neyi  biçeceğimizin kararsızlığı içinde olduğumuz anlaşılır.

Önce, Batı ve müzik sözcüklerini ayrı ayrı düşünelim: Batı, yön ifade eden bir kelimedir. Bununla Avrupa kastediliyorsa, bu kıtada birden fazla ulus yaşamakta olduğu halde, bizde kimileri Batı müziği derken sanki tek bir ulusun müziğini kasteder gibi bir yanlışlığa düşmüşlerdir.

Büyük kompozitör Muammer Sun, Türkiye’nin Kültür, Müzik, Tiyatro Sorunları adlı kitabında bakın ne diyor: “Bakalım Batılı toplumlara: Alman müziği ile İtalyan müziği bir mi? Bir mi Rus müziği ile Fransız müziği? Örnekleri istediğinizce çoğaltın, bir mi sonuç? Olamaz. Çünkü, coğrafya ayrı, soy ayrı, dil ayrı, ekonomik ve kültürel yapı ayrı, işleyiş ayrı, insanların davranışları ayrı... Her şey ayrıyken müzikler bir olabilir mi? Biz (...) onların ayrı ayrı müziklerini öğrenirsek; onlarınkine benzer müzikler yazabilirsek Batılı olabiliriz sandık müzikte de... olamazdı bu böyle; olmadı da. Örnek aldığımız herhangi bir Batılı ulus ne yapıyor? Bizim gibi kendi müziklerini bir yana itip, hep başka ulusların müziklerini mi öğretiyor, çalıyor, söylüyor çoğunlukla? Hep bir topluma, başka toplumlara mı özeniyor, öykünüyor? Alman, İtalyan, Fransız, Rus vb. toplumların müzikleri birer özentiden ibaret midir? Yoksa kendinceliği olan müzikler midir? Kendilerine özgü, aynı zamanda evrensel nitelikte değerler yarattıkları için bu toplumlar var sayılıyor!”

Kısaca, çeşitli uluslardan Batılı besteciler, eserlerinde 1) Çokseslilik, 2) Aynı bir müzik teorisini kullanma konularında birleşmişlerdir. Fakat, elbette ki kendi benlik ve kültürlerini yansıtmaktan geri durmamışlardır.

Çağdaşlık, yeni bir uygarlık yaratmak demektir. Oysa bazıları ‘Batılılaşma’ adı altında yanlış işler yapmışlardır. Bunlar radyolarda Türk müziğini yasaklamış, ‘Alaturka’ kelimesi gerilik – ilkellikmiş gibi hakaret anlamında kullanılmıştır. Sonunda müzikolog Hüseyin Sadettin Arel, Türk müziği terimini benimsetmiş ve oturtmuştur.

Türk müziğinin değerleri, 1) Modal (Makamsal), 2) Motif, 3) Usul ve ritm zenginliği olarak belirtilebilir. Ayrıca, armonize edilerek çoksesli hale getirilmeğe müsaittir.

Türk müziğinde varolan küçük aralıklardan dolayı onun armonize edilemeyeceğini söyleyenlere, Kemal İlerici’nin Türk Müziği ve Armonisi adlı kitabını incelemelerini öneririm.

Muammer Sun, Atatürk’ün çok sevdiği, Sadettin Kaynak’ın bestesi olan Yanık Ömer’i orkestraya göre çoksesli yazmıştır. Orkestra tarafından icra edilen bu eser harika bir boyut ve perspektif kazanmıştır. Bizim peşrev ve sazsemâîlerimiz, longa ve sirtolarımız armonize edilip makamlara göre modülasyonlar yapılarak uç uca eklenirse; Batının konçertolarını gölgede bırakacak eserler meydana gelir.

Bestekâr Osman Nihat Akın, Türk müziğini hor görenlere şu espriyi yapmıştır:

“Oğlan çocuğu doğacak diye evdeki kız çocuğunun gırtlağını mı sıkmak lâzım!”

***

Çırağan Musikı Derneği olarak, Mustafa Kemal Atatürk’ün 62. ölüm yıldönümü anısına, onun sevdiği şarkılardan bazılarını bu kitapçıkta topladık.

İnsan, içinde kendini bulduğu şeyi sever.

Yazımı, patenti kendime ait olan bir cümleyle bitirmek isterim: Dünya yuvarlak olduğuna göre, daima batıya gidersek bir gün doğudan geliriz.

 

Emekli Müzik Öğretmeni

19.10.2000

Not: Bu yazı, Atatürk'ün Sevdiği Şarkılar kitapçığının önsözü olarak yayınlanmıştır.

Son Güncelleme: 17.09.2007